Toplumsal olarak gelecekte ciddi sorunlar yaşanmasına neden olacak doğurganlık oranlarındaki şiddetli düşüş gerçekten düşündürücü…

BBC’de yayınlanan habere göre tüm ülkelerde doğurganlık oranları düşüyor. Hatta 21. yüzyılın sonunda İspanya ve Japonya başta olmak üzere bir çok ülkede nüfus şimdiki sayılardan %50 azalmış olacak şeklinde öngörülüyor. Durum o kadar ciddi!

Ayrıca doğumların azalması bir yana, toplumsal olarak yaşlanma süreci de uzuyor. Yani 80-90’lı yaşlar daha fazla görülmeye başlanıyor. Kısaca nüfus azalırken, yaşam süreci uzuyor. 

Dünyanın doğurganlığına ne oluyor?

Doğurganlık oranı 2.1’in altına düştüğünde, o toplumun nüfusu da düşmeye başlıyor demektir.

Bakın 1950’lerde kadınların yaşamları boyunca dünyaya getirdikleri çocuk sayısı ortalaması 4.7 olarak açıklanıyor.

Washington Üniversitesi Sağlık Ölçüm ve Değerlendirme Merkezi’nde yapılan araştırmalarda global doğurganlık oranının 2017’de yarı yarıya düşerek 2.4’e  geldiği belirtiliyor. Yaptıkları öngörü ise çok ciddi: 2100 yılında doğum oranı 1.7 olacak!

Doğurganlık neden düşüyor?

BBC’de yayınlanan haberde sperm ya da yumurtalık kalitesinden önce insanların yaşam tarzında oluşan ciddi değişimlerden bahsediliyor. Kadınların iş ve eğitimde daha çok var olmaları, daha sıkı çalışmaları ve kariyerlerini ön planda tuttukları bir süreci yaşıyoruz. Evlilik yaşının ileri atılması, çocuk sahibi olma yaşını da ilerletiyor. Bu arada yaşla birlikte vücutlarda da verimlilik düşmeye başlıyor. Yaşam tarzı, tüketim alışkanlıkları, beslenme, uyku, stres derken üreme sağlığı da olumsuz etkileniyor. Bunların sonucunda ortaya çıkan sinsi metabolik hastalıklar ise durumu daha da zorlaştıran sonuçlar.

Doğurganlık Oranı Düşmesinden En Çok Hangi Ülkeler Etkilenecek?

Japonya: 2017’de 128 milyar olarak açıklanan Japonya nüfusunun, 22. yüzyılın başında 53 milyara düşmesi öngörülüyor.

İtalya: 61 milyardan 28 milyara inebilir.

İspanya, Portekiz, Tayland ve Kuzey Kore de dahil tam 23 Ülkede bu sorun yaşanacak gibi görünüyor.

195 ülkenin 183 tanesinde yaşanacak bu durum global bir sorun olacak.

Neden bu sorun yaşanıyor?

Çevresel olarak bakıldığında kaynaklar ile ilgili sevindirici bir durum deseniz de maalesef dünya nüfusu eriyor! Ancak bu aşamada ortaya çıkan durum daha da keskin: Yaşam sürecinin uzaması, yaşlı nüfusun daha da yükselmesi bu durumda yapılması gerekenleri çok daha önemli hale geliyor.

Araştırmada önemli olarak değerlendirilen bu konu toplumlarda sosyal yapının değişmesi anlamına geliyor. 2017’de 5 yaş altındaki nüfus 681 milyondan, 2100’e 401 milyona inebilir. 2017’de 141 milyon olan 80 yaş üzeri nüfus ise 2100’de 866 milyona çıkabilir. 

Çözüm nedir?

Bazı ülkeler gebelik ve doğum sonrası destek programları, ücretsiz çocuk bakımı, finansal ödenekler, ailelere özel iş fırsatları çalışma durumları gibi yenilikler sunuyor ancak bunların sonuçlarını almak için henüz erken.

Bunları geçmiş dönemlerde uygulamaya başlayan İsveç doğurganlık oranını 1.7’den 1.9’a ancak çıkartabildi. Yani zor…

Dr. Murat Berksoy Concept’e Göre Durum Analizi

Burada eklemek istediğim bir durum daha var ki bence çok daha önemli. Çocuk sahibi olmak isteyip olamayanlar da bu oranların içinde. Belki de ülkeler bazında daha detaylı araştırma sonuçları ile ilerlemeliyiz. Türkiye’de çocuk sahibi olmak isteyen ancak sorunlarla karşılaşlan çok fazla çift var. 

Yeni dünya düzeninde sanayileşme ve teknolojinin de gelişmesiyle şartlar değişti. Yeni dünya düzeninde gençler eğitimleri ve ardından gelen kariyer seçimleri ile evlilik yaşını giderek erteliyor. Büyükannelerimiz ve hatta daha da öncesinde erken yaşta yapılan evlilikler vardı. Ama artık toplumsal değişimlerle evlilik yaşı daha ilerilere atılıyor. Aslında buraya kadar her şey normal. Ancak gelelim bedenlerin bu durumda verdiği tepkilere ve de çevresel koşulların etkilerine…

Ne yazık ki büyükannelerimiz şanslıydı. Çünkü her şey doğal bir ortamda, tarım ilaçları bilinmeden ve hava kirliliği konusundan uzaklarda yetişiyordu. Hayvanlar çayırlarda gezerek otluyordu. Eti, sütü, yumurtaları doğaldı. Bu kadar çok fazla kimyasal madde hayatlarında yoktu. Su ve sabun her şeye yetiyordu. Makyaj malzemesi olgusu henüz bu kadar kimyasala bürünmemişti. Hatta kullanılmıyordu bile. Stres dünyayı sarmamıştı. Komşu olmak, yardımlaşmak ve dayanışma ile mahalle ortamlarında yaşanıyordu. Bu kadar çok ilaç kullanımı yoktu. Hastalıklar da bu kadar yayılmış durumda değildi. Dolayısıyla vücutlar daha temiz, toksin birikimi, ağır metal gibi sorunlar olmadan yaşanıyordu. Doğurganlık oranları bakın 1950’lerde neredeyse 5, yani bir kadın ortalama 5 çocuk dünyaya getirebiliyordu. Ekonomik şartlar da bu kadar zor değildi. 

Peki şimdi?

Adeta yukardaki paragrafta anlattıklarım bir masal gibi… Şu anda bunların hiçbiri yok. Tarım ilaçları, kimyasallar, hava kirliliği, radyasyon gibi bir çok olumsuz etki var. Yediklerimiz, içtiklerimiz, soluduğumuz hava, giydiklerimiz, makyaj malzemelerinden ev temizlik ürünlerine daha binlerce detay üreme sağlığını olumsuz etkiliyor, çünkü her şey hormonları bozmak üzerine kurgulanmış sanki…Tabii çalışma hayatı ve evlenme yaşının ilerlemesi ile vücutlar da hem yıpranmaya hem de tüm bu yazdıklarımla baş etmeye çabalıyor.

Bedenler temizlenip, gebelik için hazır hale gelmeden çocuk sahibi olmak gittikçe zorlaşıyor. Tüp bebek tedavilerinde bile durum çok ama çok düşük oranlarda başarı ile devam ediyor.

Dr. Murat Berksoy olarak 20 yıldır anlattıklarıma, daha o günlerden bu konuya özen göstermemiz gerektiği ile ilgili çalışmalarıma her şekilde devam edeceğim.

Dr. Murat Berksoy Concept olarak Ne Yapıyoruz?
  • Kimyasalları uzaklaştıracak tıbbi tedavi
  • Yumurta ve sperm kalitesini etkileyen hormonlar ve metabolizmanın uygun şekilde düzenlenmesi
  • Bağışıklığı dengeli hale getirecek tıbbi tedaviler
  • Eksik ve yetersiz kalmış tüm ihtiyaçların hücre düzeyinde tamamlanması
  • Fiziksel ve ruhsal sorunların azalmasını sağlayacak desteklerin uygulanması
  • Yaşam biçimi alışkanlıkların düzenlenmesi
  • Uyku ve bağırsak dengesinin düzeltilmesi

 

Sağlıklı nesiller ve mutlu aileler için…

Write a Reply or Comment